Akdeniz Bölgesi'nde artan hava kirliliği alarm veriyor. Fosil yakıt tüketimi ve plansız kentleşme halk sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Akdeniz’de ortama partikül madde (PM10) seviyesi, olması gerekenin 3,87 kat üzerinde.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, partikül madde (PM10) için yıllık olarak 15 miligram/metreküpün üzerinde kirli hava solunması insan sağlığına zararlı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı hava kalitesi bülteni sonuçlarına göre, Akdeniz Bölgesi ortalamasında partikül madde seviyesi 58 miligram/metreküp olarak ölçüldü. Akdeniz bölgesi geneli PM10 seviyesinde 2023 yılına göre yüzde 13 azalma yaşandığı belirlenmesine karşın, halen DSÖ'nün belirlediği sınırın 3,87 kat yukarısında bulunuyor.
Adana’da geçen yıl 50 metreküp olarak ölçülen PM10 oranı 45 metreküp seviyelerine geriledi. Demir çelik sanayisinin ağırlıkta olduğu Hatay'ın İskenderun ilçesinde de bu seviye 200 miligram/metreküpün üzerine çıktı. Osmaniye’de ise PM10 oranı 100 metreküp seviyesinde ölçüldü.
Fosil yakıtı kullanımının artışı, kükürtdioksit ve organik partiküllerin salınımını artırarak halk sağlığı için ciddi tehditler oluşturuyor.
Astım ve solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere, hava kirliliğinin halk sağlığı üzerindeki etkisi hakkında konuşan Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Özden Polatöz, “Hava kirliliği, diğer maddelerle etkileşime geçerek oksijen yetersizliğine sebep olabilir ve kalp krizine yol açabilir. Çocuklarda, kronik hastalarda ve gebelerde olumsuz etkiler daha fazla görülecektir.” dedi.
Adana’da hava kirliliğinin alarm verecek düzeyde olduğunu anlatan Dr. Polatöz, “Özellikle fosil yakıt tüketimi gittikçe arttı. Kömür yakma oranı arttıkça Adana'nın hava kirliliği oranı artmaya başladı. Özellikle fosil yakıtlardan açığa çıkan kükürtdioksit ve organik partiküller halk sağlığı için ciddi problemler doğurmaktadır. Özellikle astım hastaları için çok tehlikeli ataklara sebep olmaktadır. Sağlıklı insanlarda da nefes darlığı, öksürük ve benzer solunum sistemi hastalıklarına yol açmaktadır.” diye konuştu.
Plastik gibi başka maddelerin de yakıldığını söyleyen Dr. Polatöz, “Sadece kömür yakımı değil, aynı zamanda yaşanan ekonomik sıkıntıyla beraber kömüre ulaşamayan hanelerin plastik gibi başka maddeleri de yakmaya başlamasıyla birlikte başka maddeler de havaya karışmaktadır." dedi. Bunların ölçümünün yapılmadığını ifade eden Dr. Polatöz, "Biz sadece kükürtdioksit ve partikül maddelerini ölçebiliyoruz. Bunların birbirleriyle etkileşimleri olduğu için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Egzoz gazları da hava kirliliği olduğu zaman diğer maddelerle etkileşime geçerek oksijen yetersizliğine sebep olabilir ve kalp krizine yol açabilir." diye konuştu.
Fabrika filtrelerinden çıkan maddelerin ölçümü tam olarak yapılmadığını ifade eden Polatöz, "Orada da sadece iki maddeye bakılmaktadır, kükürtdioksit ve partiküller. Bunun haricinde hangi maddelerin çıktığını bilemiyoruz. Plansız kentleşme de bu kötü havanın rüzgarla dağılmasının önüne geçmekte ve inhalasyona açık hale getirmektedir. Plansız kentleşmenin hava kirliliğinde büyük etkisi bulunmaktadır." değerlendirmesinde bulundu. Kükürtdioksit ve partikül değerleri, Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği değerlerin 3,87 kat üzerinde olduğuna dikkat çeken Dr. Polatöz, "Hem günlük hem de yıllık olarak yüksek seviyelerdedir. Bunların ölçümlerinin günlük olarak yapılması ve halk sağlığına etkisinin sıkı takibi gerekmektedir. Yapılmazsa, hava kirliliğine fazladan duyarlı kişilerde, örneğin çocuklarda, kronik hastalarda ve gebelerde olumsuz etkiler daha fazla görülecektir.” dedi.
Ziyaretçiler Göremez, Görmek için
Giriş yap veya üye ol.