Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki sözde Ermeni yönetiminin eski devlet bakanlarından Ruben Vardanyan gözaltına alındı. Milyarder bir bankacı olan Vardanyan'ın Ermenistan'a kaçmaya çalışırken yakalandığı belirtildi.
Azerbaycan Devlet Sınır Hizmetleri'nden yapılan açıklamada, Vardanyan'ın Azerbaycan'dan Ermenistan'a geçmek isterken sınır muhafızları tarafından gözaltına alındığı bildirildi. Açıklamada, Vardanyan'ın Bakü'ye getirilerek ilgili devlet kurumuna teslim edildiği kaydedildi. Rusya'da yaşayan ve Rus vatandaşı olan Ruben Vardanyan, Eylül 2022'de Rus vatandaşlığından çıkma başvurusunda bulunarak Karabağ'a gelmiş ve sözde Ermeni yönetiminde "devlet bakanı" olarak görev almıştı.
RUSYA TARAFINDAN VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILDI
Rusya tarafından vatandaşlıktan çıkarılan Vardanyan, bir süre sonra Karabağ'daki sözde yönetim tarafından görevden alınmıştı.
Kara para aklama, yasa dışı silah ve uyuşturucu ticareti gibi suç geçmişine sahip olduğu belirtilen Vardanyan, sosyal paylaşım sitelerindeki hesaplarından Azerbaycan aleyhine kışkırtıcı açıklamalarda bulunuyordu. Diğer taraftan Vardanyan'ın Ermenistan'a kaçmaya çalışırken tutuklandığı belirtildi. Milyarder bir bankacı olan Ruben Vardanyan, Kasım 2022 ile Şubat 2023 arasında Karabağ'ın sözde hükümetine başkanlık etti. Eşi Veronika Zonabend, Telegram kanalında yaptığı açıklamada, Azerbaycan'ın geçen hafta bölgenin kontrolünü geri almasının ardından, Vardanyan'ın Ermenilerin toplu göçünün bir parçası olarak kaçmaya çalışırken tutuklandığını söyledi.
DAĞLIK KARABAĞ SORUNU NASIL VE NE ZAMAN BAŞLADI? Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının kökeni 20. yüzyılın başlarına dayanıyor. Sovyetler Birliği döneminde, Josef Stalin Azerbaycan sınırları içinde bulunan Dağlık Karabağ’da bir Ermeni özerk bölgesi oluşturma kararı verdi. Bunun için farklı bölgelerden çok sayıda Ermeni'yi buraya yerleştirdi. Rusların bu politikası kanlı meyvelerini 90'lı yılların sonunda vermeye başladı. Sovyetler Birliği zayıflamaya başlayınca, Ermeniler Karabağ'ın Sovyet Azerbaycan'dan Sovyet Ermenistan'a devredilmesine ilişkin taleplerini dillendirdiler. İki toplum arasındaki anlaşmazlık çatışmaya, 1990'lı yılların başlarında da geniş çaplı savaşa dönüştü. Rusların desteğini de alan Ermeniler, 1991’de Hankendi’ni, 1992’de Şuşa ve Hocalı’yı işgal etti. Daha sonra Laçın, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere'yi de ele geçiren Ermeniler, 1993'te Ağdam'a girdi. Ağdam'ı, Cebrayıl, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan illerinin işgali izledi. Ermeniler bu süreçte Azerbaycan Türklerine karşı katliamlar yaptı. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si işgal edildi, 1 milyona yakın Azerbaycanlı da yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı.
BİŞKEK PROTOKOLÜ NEDİR? Ermeni katliamlarının artması üzerine taraflar 4-5 Mayıs 1994'te Bişkek'te, Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamentolar Arası Meclisi, Kırgızistan Cumhuriyeti'nin Parlamentosu, Rusya'nın Federal Meclisi ve Dışişleri Bakanlığının inisiyatifiyle gerçekleştirilen görüşme sonrasında Bişkek Protokolü diye bilinen ateşkes mutabakatını imzaladı. Parlamento temsilcileri düzeyinde imzalanan protokolle, 12 Mayıs 1994 itibarıyla tarafların ateşkes ilan etmesi ve karşılıklı saldırı düzenlememesi, "alıkonulmuş bölgeler"den kuvvetlerin çekilmesini ve altyapının yeniden hizmete sunulmasını, mültecilerin dönmesini sağlayacak mekanizmayı öngören güvenli, hukuksal olanaklarla donatılmış bağlayıcı bir anlaşmanın imzalanmasının sağlanması yönünde mutabakata varıldı. Belgenin Bakü'ye getirilen kopyası, 8 Mayıs'ta dönemin meclis başkanınca bazı değişiklikler yapıldıktan sonra imzalandı. Azerbaycan tarafının ısrarı üzerine, metinde geçen "alıkonulmuş" kelimesi "işgal edilmiş" kelimesiyle değiştirildi. Protokole göre, ileride kapsamlı bir anlaşma yapılması öngörülüyordu ancak protokolde bahsi geçen barış anlaşması, aradan yıllar geçmesine rağmen tarafların anlaşamaması nedeniyle yapılamadı. Protokolle geniş çaplı saldırı ve operasyonlara son verilse de günümüze kadar geçen 26 yılda ateşkes kağıt üzerinde kaldı ve çatışmalarda her iki taraf da kesin rakam verilmeyen fakat sayıları binlerle ifade edilen askerini kaybetti.
ULUSLARARASI ÖRGÜTLER NEDEN ÇÖZÜM BULAMADI? Dağlık Karabağ sorununa barışçıl çözüm bulunmasını teşvik amacıyla 24 Mart 1992’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubunu oluşturdu. Grubun eş başkanlıklarını Rusya, Fransa ve ABD üstlendi. Sorunu çözmek için oluşturulan AGİT Minsk Grubu, bugüne kadar sonuç alamadı. Belli aralıklarla her iki ülkeyi ziyaret eden ve yetkililerle görüşen Minsk Grubunun eş başkanları, her defasında taraflara ateşkes ihlali yapmama uyarısında bulunmakla yetindi.
TÜRKİYE'NİN TUTUMU NEDİR? Türkiye, Kafkasya’yı ve yakın coğrafyayı derinden etkileyen krizin patlak verdiği ilk günden itibaren, uluslararası hukuk kuralları ve ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları gereği Azerbaycan'ın tutumuna destek verdi. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türk yetkililer, katıldıkları uluslararası toplantılarda Ermenistan'a işgale son vermesi yönünde çağrılar yaptı. Ankara yönetimi, Azerbaycan topraklarının işgali sona ermedikçe Ermenistan ile diplomatik ilişki kurulmayacağını sık sık dile getirdi. Türkiye, her platformda, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Azerbaycan’ın kabulünün kendisinin de kabulü olduğunu ifade etti.
TARAFLARIN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ NELERDİR? Ermenistan’ın yaklaşık 30 yıldır sürdürdüğü işgali ve Azerbaycan topraklarında kurduğu sözde cumhuriyeti hiçbir ülke ve uluslararası kuruluş tanımadı. Bu süreçte, BMGK, Ermenistan'ın işgal altındaki bölgeleri derhal boşaltmasını içeren dört karar kabul etti ancak Erivan yönetimi bu kararlara uymadı. Azerbaycan tarafı, çözüm sürecinin başlaması için Ermeni askerlerinin işgal ettikleri bölgelerden çekilme şartını öne sürüyor. Bakü yönetimi, Dağlık Karabağ'a yüksek statülü özerklik vadederken, Ermenistan bu bölgenin Azerbaycan'dan ayrılarak bağımsız olmasını istiyor.