Birleşmiş Milletler'in (BM) İnsan Yerleşimleri Programı "BM-Habitat", Türkiye'de 10 şehri yıkan deprem felaketinden, Uzakdoğu Asya'da sıklıkla görülen tsunami gibi büyük doğa felaketlere kadar şehirleri yeniden ayağa kaldırmak için çalışıyor. Örgütün Direktörü Maimunah Muhammed Şerif deprem bölgesine gitti. İstanbul'da NTV ekibinden Deniz Kilislioğlu'na konuştu.
Türkiye’nin 10 ili, 7 üstü iki depremle sarsıldı. Yaklaşık 45 bin kişi hayatını kaybetti, hala çok sayıda kayıp var. İnsanlar bir gecede her şeylerini kaybetti, evleri ve şehirleri yıkıldı. Şimdi yeni acıların yaşanmaması için yeni ama bu kez gerçekten temiz bir sayfa açma zamanı... Birleşmiş Milletler’in İnsan Yerleşimleri Programı BM-Habitat şehirlerin planlanması ve kentsel gelişimin sürdürülebilir olması için çalışıyor. Örgütün, yeni planlamalardan, kaldırılan enkazın geri dönüşümüne kadar pek çok görev tanımı bulunuyor.
Örgütün Direktörü ve şehir planlayıcısı Maimunah Muhammed Şerif, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından gözlemlerini ve bu kentlerde yapılması gerekenleri Deniz Kilislioğlu'na anlattı.
DK: Deprem bölgesini ziyaret ettiniz. İlk gözlemlerinizle başlamak istiyorum. Gittiğiniz yerler, depremden en çok etkilenen bölgelerden biriydi. Gaziantep'teki Nurdağı ve İslahiye'yi gezdiniz. Ne gördünüz?
MMS: Sorunuza yanıt vermeden önce Türk halkına, depremden etkilenen herkese, Türk hükümetine, Türkiye devleti Cumhurbaşkanı ve eşine derin taziyelerimi sunmak ve dayanışmamı göndermek istiyorum. Tüm dualarım onlarla.
MMS: Cuma günü Sayın Emine Erdoğan ile buluştum ve Gaziantep'teki yerlere gittim. Helikopterle bölgeyi gördüm. Tamamen yıkılmış, kısmen yıkılmış ve ayakta duran binaları gördüm. Daha sonra sahaya indiğimizde, bölgeyi gördüğümüzde ilk hissiyatım "Acıydı". Ama bir taraftan da bizi gördüklerinde, hanımefendiyi gördüklerinde gözlerde de umut gördüm. Bizim yanımıza gelen kişilerin bazıları ağlıyordu, bazıları bize sarılıyorlardı. Gençler, çocuklar, hatta bebekler için de aynı şeyi söyleyebilirim. Ama konuştuğumuzda umudu gördüm. Cumhurbaşkanı'na, Türk hükümetine hızlıca harekete geçtikleri için minnetarlığımı ifade etmem lazım.
MMS: Sahada olduklarını gördüm, çadırlar vardı, ama aynı zamanda konteyner evler vardı. Sadece bunlar değil, orada sağlanan imkanlar sebebiyle hayranlık duydum. İnsanlara bedava yiyecek dağıtıyorlardı, kıyafetler, ayakkabılar için dükkanlar vardı. Bunlar için para ödemeleri gerekiyor mu diye sordum, dediler ki "hayır". Bölgede çok sayıda da psikolog gördüm. Deprem sonrası insanlarda oluşan travmayı tedavi etmek için bölgedelerdi. Yaralanmış kediler, köpekler, hayvanlar için veterinerler vardı. Çocuklar için yuva, kütüphaneler gördüm. Ama elbette ki, yapılması gereken başka şeyler de var.
DK: Şunu söylememiz gerekir ki, bu depremden etkilenen bazı kesimlerin yönelttiği eleştiriler var. Örneğin hala çadıra ihtiyaç olduğunu söyleyenler var. . Üçüncü haftayı geride bırakmamıza rağmen hala barınma sorunları var. İhtiyaçlar var. Bunları da tespit ettiniz mi, yoksa bulunduğunuz noktada tablo bu muydu? MMS: Bana, bu depremin 11 ili etkilediği ve 15 milyon kişinin bundan etkilendiği anlatıldı. Elbette Sayın Hanımefendi'ye ve Bakanlara gelip daha büyük çadırlar isteyenler, ya da çadırdan konteynere geçmek isteyenler de vardı. Ama etkilenen insan sayısına baktığınızda,,, ben 2004'teki tsunami zamanı Malezya'da Belediye Başkanıydım ve insanların tüm taleplerini karşılamak zaman alıyor,, ama en azından bulunduğum bölgede çadırları vardı. Bu benim gözlemim.
DK: 2004 yılında yanlış bilmiyorsam, belediye başkanı olduğunuz dönemde, Malezya'daki tsunamiden etkilenen insan sayısı neydi? MMS: Ülkenin nüfusu 30 milyondu. Ama tsunamiden etkilenen insan sayısı bugün sizin yaşadığınız depremde etkilenenlerin sayısıyla karşılaştırılmaz derecede azdı.
DK: Yaklaşık olarak? MMS: Daha çok kıyı şeridinde yaşayanlar etkilendi. Yaklaşık olarak 2-3 milyon.
DK: Bir şeyi daha sormama izin verin. Helikopterde bölgeyi incelerken, tamamen yıkılmış, kısmen yıkılmış, ve ayakta kalmış binaları gördüğünüzü söylediniz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz. Ya da şöyle sorayım, bunun neden böyle olduğunun izahını sordunuz mu? MMS: Evet sordum, gördüğüm an hemen sordum. Bana söylenen, yıkılanların eski binalar olduğuydu. Yıkılmayan ve ayakta kalan binalar ise 1999 depreminden sonra inşa edilen ve depreme dayanıklılık belgesi alanlar. Kısmen yıkılmışlar ise, genellikle yanlarındaki binaların yıkılması sonucu hasar almış olanlar. Sorduğumda bana verilen yanıt buydu.
DK: Sizin ekibiniz bölgedeydi ve bazı veriler topladı ve bir rapor hazırladı. Siz o rapor ve gözlemleriniz üzerinden BM'nin diğer örgütlerine de tavsiyelerde bulunabileceğinizi söylediniz. Acaba o raporda sizin dikkatinizi çeken, altı çizilmesi gereken noktalar nelerdi? MMS: Gaziantep'te dar bir ekibimiz vardı. Hala da var ve bu sabah kendileriyle bir toplantı yaptım. Onların gözlemlerinden çıkardığı 3 şey var. Bir tanesi enkaz kaldırma çalışması. Biz daha önce Lübnan'da o büyük patlama sonrasında bölgede enkaz kaldırma ve geri dönüşüm çalışmaları yapmıştık. Ayrıca bu meseleyi, Emine Erdoğan ile başlattığımız "Sıfır Atık" projesiyle de irtibatlıyorum. Enkaz kaldırma ve geri dönüşüm, yani enkazın ayrıştırılması , hangi malzemeler geri dönüştürülebilir, hangileri dönüştürülemez, ikincil ekonomiye dönüştürme projeleri işin bir boyutu. İkincisi bölgede insanların acil ihtiyaçları için harekete geçmek. Bunun anlamı şu: Kadınlar ve çocukların ihtiyaçları. Eğitim önemli bir nokta. Orada üniversite öğrencileri ile de tanıştım, onlar eğitimlerine nasıl devam edecek, bunlar en hızlı şekilde çözülmesi gereken meseleleler. Üçüncüsü, uzun vadeli planlama.. Çünkü şu anda geçici evleri var, yeniden yapılaşma gündeme gelecek ve sonrasında da uzun vadeli planlama gerekecek. Bu işte BM Habitat'ın yükümlülüğü ve bu konuda uzmanlarımız var. Benim gözlemim şu... Yıkılmış evlerin bulunduğu yer bir vadi. Elbette her yere gitmedim, Gaziantep'ten bahsediyorum. Helikopterden görebildiğim kadarıyla, tepedeki evler yıkılmamış, duruyorlar; ama yıkılan çoğu evler vadide olanlar. Bunun sebebini sordum, ve o bölgenin bir tarım alanı olduğunu öğrendim. Şehir oraya kurulmuş. Sanırım şu an şehir planlamasını konuşma zamanı. Bu evlerin inşası için yine aynı yerlere mi izin vereceğiz, yoksa başka alternatiflere mi bakacağız? Bir şehir plancısı olarak gökyüzünden bölgeyi incelerken, eski bir belediye başkanı olarak aklımdan geçen şey buydu. Özetle ilk etapta enkazın sağlıklı bir şekilde kaldırılması, ardından insanların ihtiyaçlarını karşılamak ve üçüncü olarak da uzun vadeli şehir planlaması yapmak.
DK: Adım adım gidelim. Bu tip büyük depremlerden sonra bu enkazı olması gerektiği şekilde, çevreye etkileri düşünerek de kaldırmak önemli.. Çünkü o enkazda boya var, kimyasal var, gübre var, herşey biribirne karışmış durumda. Bunu nasıl ayrıştıracağız ve geri dönüştüreceğiz? Bunu yapmanın en iyi yolu nedir? MMS: Bu konuda benim en büyük tecrübem Lübnan'daki patlama sonrası yaptığımız çalışma oldu. Öncelikle unsurları ayrışmak gerekiyor. Tehlikeli olanlar var, olmayanlar var. Bunların hangisi ayrıştırılabilir hangileri ayrıştırılamaz, hangileri dönüştürülebilir, hangileri dönüştürülemez. Biz bu konuda Birleşmiş Milletlerin diğer ajanslarıyla, Çevre Programı, Kalkınma Ajansı gibi diğer kollarıyla da birlikte çalıştık. Yeniden sınıflandırma ve yeniden dönüştürme konusunda çalışmalar yaptık.
DK: Bu konuyu Emine Erdoğan ile görüştünüz mü? BM kurumları bu noktada nasıl bir destek vermeyi düşünüyor? Nasıl bir program uygulayabileceğiniz konusunda görüştünüz mü? MMS: Bu konuyu Hanımefendi ile konuştuk. Kendisine de bu geridönüşüm konusunda bilgi verilmiş. BM Habitat olarak destek vermek istediğimiz üç alandan biri de bu.. Yani enkazın temizlenmesi. Ama bunun için diğer BM kurumlarıyla da birlikte çalışmamız gerekiyor.
DK: Tecrübeleriniz size ne söylüyor? Bu kadar büyük bir enkazın doğru bir şekilde temizlenmesi için ihtiyaç olan süre nedir? MMS: Bu örnekte ne kadar zaman alacağını söylemek için çok erken. Çünkü enkazın büyüklüğü ile ilgili hala yeni veriler alıyoruz. Sadece çıplak gözle bakıldığında bile çok fazla. Gerçekten çok fazla.
DK: Erciyes Dağı yüksekliğinde olduğu ifade ediliyor. MMS: Size tutulamayacak bir söz vermek istemem ama öncelikle tam verileri görmemiz gerekiyor.
DK: Uzun vadeli planlamadan bahsedelim. Bu herhalde gelecek nesiller için en önemli şey olacak. Siz bir cevabınızda yıkılan binaların vadide olduğunu söylediniz. Bazı analizlere göre böylesine büyük depremler sonrası hızlı hareket edilmemeli ve planlama zamana yayılmalı. Hemen bir şeyler yapılmamalı. Elbette bu insanların ihtiyacı en hızlı şekilde evlere ve barınma sorunlarını çözmek. Bu çok önemli bir ihtiyaç. Ama bir taraftan da yeni alanların verilere dayalı inşa edilmesi gerektiğine dair uzman görüşleri var. Siz şehir planlaması konusunda çok uzman bir isimsiniz. Eğer depremden etkilenmiş bu bölgede Belediye Başkanı olsaydınız, ilk yapacağınız şey ne olurdu? MMS: Bu gerçekten çok zor bir soru. Uzun vadeli planlama için öncelikle verileri isterdim. Veri çok önemlidir. Fay hattının geçtiği yerler önemli. Binalar yeniden aynı yerlere inşa edilirse - umarım bir daha olmaz ama - yeni bir depremde aynı sorunla karşılaşılır. Depremin bu bölgede ilk kez olmadığını biliyoruz. Dolaıyıslya haritalandırma ve veri çok önemli. Helikopterdeyken bana bakanlar tarafından alternatif yerleşim yerleri konusunda bilgi verildi. Aynı zamanda fay hattına uzak noktalarda bu yeni yerleşimlerin yapılacağından da bahsedildi. Sorunuza geri dönecek olursak, veri ve haritalandırma çok önemli. İkincisi, yeni binaların inşa kodlarının olması çok önemli. İstanbul'daki binaların bu inşa kodlarının olduğunu biliyorum. Bunu yeniden düşünmeliyiz belki de.
DK: İstanbul'un bu anlamda iyi bir örnek olup olmadığı konusunda emin değilim. MMS: 1999'dan sonra bu inşa kodları değişti. Dolayısıyla yeni binalar depreme dayanıklı olmalı. Alanlar yeşil olmalı. Herşeyi içine almalı, Çünkü insanlar burada yaşayacaklar, burada çalışacaklar.Yapılması gereken plan olmalı. Yeniden inşa ve yerleşim denildiğinde, bu hiç kolay bir şey değil. Bu sürece halkın katılımını sağlamak da çok önemli. Çünkü tsunami zamanında tecrübelerim bana gösterdi ki, insanlar bulundukları yerden kıpırdamak istemiyorlar.
DK: Doğru. MMS: Aynı yerde yaşamak istiyorlar. Onları "sizi bu güvenli olmayan noktadan güvenli noktalara taşıyoruz"a ikna etmemiz gerekiyor. Çünkü evleri orada, hayatları orada...
DK: Hatıraları orada... MMS: Hatıraları orada. Dolayısıyla halkı sürece katmak çok önemli. Tüm seviyelerde katılım olmalı, ulusal düzeyde ya da yerel düzeyde, insanlar süreçlere katılmalı.
DK: Son sorum bu süreçlerin maliyeti ile ilgili olacak. Çok büyük olacağını biliyoruz. Bu anlamda bazı tahminler ve raporlar var. Örneğin JP Morgan'ın tahminlerine göre evlerin yeniden inşası, iletişim hatlarının kurulması, altyapmının iyileştirilmesi yaklaşık olarak 25 milyar dolara mal olacak. BM'nin 1 milyar dolar yardım çağrısı yaptığını biliyoruz. BM Habitat olarak ülkelere 500 bin dolar çağrısı yaptınız. Bu süreçte BM bu desteklerin toplanabilmesi için ne yapacak? Planı ne? MMS: Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler, üye devletlerden oluşan bir yapı, biz para dağıtan bir ajans değiliz. Ama biz donörlere Türkiye ve Suriye'ye yardım konusunda harekete geçme, BM ile biraraya gelme çağrısı yaptık. Onlar destek versin ki, biz de BM olarak, sadece Habitat değil BM'nin diğer kuruluşlarındaki uzmanları harekete geçirebilelim.
DK: Sizin desteklerinizle bunu nasıl başaracağımızı göreceğiz.