Haber Devlet Bahçeli:

Devlet Bahçeli:

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Yeni çözüm sürecine değil, ortak akla ihtiyaç var.” dedi. TBMM’deki yeni yasama yılı açılışında DEM Partili milletvekilleriyle tokalaşmasının günlerdir konuşulduğunu anımsatan Bahçeli, “Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir.” şeklinde konuştu. MHP lideri, “Silah dışlanmadan refah mertebesine ulaşmak zordur.” ifadesini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında bir konuşma gerçekleştiriyor. Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

"Tarihin dönüm noktaları, keskin virajları, kritik eşikleri, geleceğe eklemlenmesi beklenen kırılgan bağlantı hatları vardır. Anlaşılan odur ki; Türkiye ve dünya olarak böylesine aktüel bir işleyişin tam ortasındayız. Tarihi ve milli mirasımıza sarılarak, bin yıllık kardeşliğimiz üzerinde titreyerek geçmişle geleceği yeniden inşa, yeni baştan ihya sorumluluğu, tarihin mühim sahnesinde omuzlarımıza binmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu fikri olarak Türk milliyetçiliğinin, sağlam ve sağ duyulu duruşun adresi olarak varlığını güçlü şekilde ibra etmesi, artık kaçınılmaz aşamaya gelmiştir. Belki bugünden sonra tarihin akışı daha farklı olacaktır. Belki bugünden sonra Türkiye’nin prangaları tamamen kırılacaktır. Türk ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşüne hız vermenin zamanıdır. Bugün kitabın ortasından ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak nitelikte konuşacağım. Alışıldık söylem kalıplarından az da olsa taşmanın vakti geldiyse o vakit bu vakittir. Muazzez milletimizin ayak bağlarını kalıcı olarak çözmenin belki de ilk adımını atmış olacağım. Türkiye’nin çözemeyeceği hiçbir sorunu yoktur. Yeter ki isteyelim. “TÜRK EKONOMİSİ ŞİDDETLİ FIRTINAYI ATLATMIŞTIR” Türkiye ekonomisi çok şükür şiddetli fırtınayı atlatmıştır. Milli gelirimiz 1,1 trilyon dolar sınırını aşmıştır. Cari açıkla, dış ticaret açığı inişe geçmiştir. Ekonomik büyüme her yıl ortalama yüzde 5’in üzerinde gerçekleşerek Türkiye’nin dinamik yönünü teyit etmiştir. Türkiye ekonomisi eski teorik şemalara sığmayan bir özellikle sürekli ilerleme, gelişme halindedir. Salgın, savaş, ekonomik operasyonlar, ticaret kamplaşmaları, diplomatik restleşmeler, tek yanlı yaptırımlar ve 6 Şubat depremlerinin neden olduğu kabarık faturalar ortada duruyorken, Türkiye’nin ekonomi alanında gösterdiği performans değerlidir.

Bilinmelidir ki Cumhurbaşkanlığı Kabinemizin yanındayız. Ekonomi yönetimine güveniyoruz. Doğru yolda olduklarını görüyoruz. Döviz kuru, faiz ve enflasyon kuşatmasını güçbirliği yaparak kıracağız. Ekmeği büyüteceğiz. Dar ve orta gelirli insanlarımızı asla yalnız bırakmayacağız.

Her vatandaşımızdan bir bahaneyle 750 lira almak yerine, tüm vatandaşlarımıza artan zenginlikten pay veren bir Türkiye’ye ulaşmak hayal değil, ulaşılacak bir hedeftir.

YENİDOĞAN ÇETESİ SORUŞTURMASI Diyarbakır’da Narin, Tekirdağ’da Sıla, İstanbul’da İkbal ve Ayşenur evlatlarımız en ağır saldırıları maruz kalmış ve hayata veda etmişlerdir. Siyasal ve toplumsal tarih insan doğasını esas alan iki düşüncenin cepheleşmesini deşifre etmiştir. Bunlardan birisi insanın doğuştan kötü olmakla iddia etmekle birlikte, diğeri insanın iyi veya kötü olmasını içinde bulunduğu şartlara bağlayan düşüncedir. İnsan varlıkların ve yaratılmışların en şereflisidir. Bebeklere, çocuklara, kadınlara, masumlara kastedenler esfel-i safilindir. Yenidoğan bebekleri, SGK’dan günlük 8 bin lira alabilmek için ölümlerine neden olan, pasif ötenaziye başvurarak cinayet işleyen yaratıklar, insanlığın yüzkarasıdır. Bunlar olsa olsa ölüm ve soygun çetesi, kana susamış katiller güruhudur.

Adeta düğmeye basılmışçasına kadınlara, bebeklere, çocuklara yönelik saldırı ve cinayetler furyasının seriye bağlanması, ardından eş zamanlı olarak toplumsal infialin kışkırtılıp bunun da siyasi propaganda aparatı olarak kullanılması başka bir tertibin ihtimalini akla getirmektedir.

Suçluların yakasından tutulması milletimizin en haklı talebidir. Toplumsal dokumuzu sarsacak, insan hak ve onurunu ayağa düşürecek kahredici olayların sosyal ve ulusal medyada ifşa edilmesi son derece kuşku vericidir. Sağlık Bakanımızın da temas ettiği üzere; suç ve cinayetler aylar öncesinde tespit edilmiş fakat bugünkü gibi gündeme gelmemiştir.

"BAKANIN İSTİFASINI İSTEMEK HANGİ AKLA HİZMETTİR?"

Teftiş mekanizması gecikmeksizin çalıştırılmıştır. Adli süreç zamanında işletilmiştir. Peki Sağlık Bakanımızın istifasını istemek hangi akla hizmettir? Sağlık alanındaki parlak gelişmeleri karalamak nasıl bir politik angajmanın ürünü, kimlerin talimat veya tembihidir?

Sağlık bakanımızı, İstanbul İl Müdürlüğü görevinden itibaren konuyla ilgili sergilemiş olduğu dürüst duruşundan dolayı tebrik ediyorum. Bebek katillerinin en ağır şekilde cezalandırılmalarını bekliyor, MHP’yi karalayan şerefsiz bir suçlunun tehditleri karşısında üstlendiği görevin itibarını koruyan Cumhuriyet Savcımızı gönülden kutluyorum.

"KANI DÖKÜLEN MASUM SİVİL HALKTAN BAŞKASI DEĞİL" Etrafımızın yangın yerine döndüğünü hepiniz görüyorsunuz. İsrail, Yahya Sinvar’ı da katletti. İki gün önce İsrail vandallığı Gazze’de aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 87 kişiyi öldürdü. Lübnan abluka altında can çekişirken yine kanı dökülen masum sivil halktan başkası değildir.

“SEÇİMLER ZAMANINDA OLACAK” Türkiye’de güven bunalımı yoktur. Seçimler zamanında yapılacaktır. Ve herkes siyasi hesabını buna muvaffık yapmak durumundadır. BARO BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ İstanbul 1 Nolu Baro Başkanlığı Seçimlerinde, İstiklal Marşımızı hazmedemeyenlerin ortalıkta cirit atması KHK ile ihraç edilmiş eski bir CHP vekilinin başkan seçilmesi, yaptığı konuşmasında ‘Anayasa’nın ilk dört maddesine olumlu anlamda dokunmayı’ telaffuz etmesi yeni bir tuzağın kurulduğunu göstermektedir. Bu zatın anayasanın ilk dört maddesine nasıl dokunulacağını açıklaması, böyle bir teşebbüs halinde nelerin yaşanıp yaşanmayacağını akıl, izan ve kokuşmuş ideolojik süzgecinden geçirmesi tavsiyemizdir.

YENİ ÇÖZÜM SÜRECİ TARTIŞMASI DEM’e uzattığım el günlerdir tartışılıyor. Dedikodu borsası rekorlar kırıyor. Önüne gelen kendi meşrebine göre değerlendirme yapıyor. Görüş ve düşüncelerimi berrak ölçüde açıklamış olsam da birileri yine rahat durmuyor. Yeni bir çözüm sürecinin pişirildiğini iddia edenlere kadar pek çok iddia ve ifade malumlarınız olacağa üzere gündeme gelmiştir. Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir. Ama kolektif kimlik ve etnik bir temelde çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt kardeşimin sorun olarak gösterilemez. ‘Kürt sorunu var’ demek yalan sözlerin, yıkım bekleyenlerin ortak propagandasıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, asimilasyon politikasına hiçbir zaman tenezzül etmemiştir. Silah dışlanmadan refah mertebesine ulaşmak zordur.
 
Üst Alt