Uzaylılarla ilk iletişim anı, bilimkurgu eserlerine sayısız kez konu oldu. Ancak olası bir etkileşim anında tam olarak ne olacağı ve hangi adımların izleneceği konusunda birçok soru işareti var. Eski NASA uzmanı Sylvester Kaczmarek ise adım adım uzaylılardan gelecek olası bir sinyal sonrası insanların ve hükümetlerin izleyeceği tahmini süreci anlattı.
Bilim kurgu eserlerinde sıkça karşılaşılan bir senaryo olsa da, dünya dışı varlıklardan gelen bir sinyalin doğruluğunun teyit edilmesi, karmaşık bir süreç gerektiriyor. Uzaylılarla ilk temas, yakın gelecekte gerçek olabilir, ancak bu keşif nasıl duyurulacak ve hangi adımlar atılacak?
NASA eski uzmanı Sylvester Kaczmarek'e göre, dünya dışı bir sinyal alındığında ilk aşamada büyük yer tabanlı teleskoplar, bu sinyalin gerçekliğini sorgulamak için kullanılacak. Ancak bilim insanları, bir sinyalin gerçekten uzaydan mı geldiğini doğrulamak için uzun süreli bir analiz sürecine girecek.
Bilim insanları ve hükümetler, dünya dışı bir sinyalin doğruluğunu hemen açıklamak yerine, titiz bir doğrulama sürecine girecek. Bu süreç, uzaydan gelen bir sinyalin gerçekten var olup olmadığını ve doğal ya da insan yapımı kaynaklardan olup olmadığını belirlemek için bir dizi testten geçirecek.
1990’lı yıllarda Parkes Radyo Teleskobu'nda görülen gizemli bir sinyalin aslında bir mikrodalga fırınından kaynaklandığı ortaya çıkmıştı. Uzaylılardan gelen bir sinyali doğrulamak, haftalar hatta aylar süren analizler gerektiriyor. SETI (Dünya Dışı Zeka Araştırmaları) gibi kuruluşlar, sinyalin gerçekten uzaydan gelip gelmediğini teyit etmek için diğer uluslararası kurumlarla işbirliği yapmayı öneriyor. Ancak, sinyalin gerçekliğinden emin olunana kadar herhangi bir duyuru yapılmayacak.
Dünya dışı bir sinyalin doğruluğunun onaylanmasının ardından, gözlemevlerindeki bilim insanları durumu, Uluslararası Astronotik Akademisi (IAA) ve Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) gibi küresel kuruluşlara bildirecek. NASA ve ESA gibi uzman kuruluşlar da sürece dahil olacak. Ancak, hükümetlerin ve gelişmiş uzay programlarına sahip ülkelerin (örneğin ABD Uzay Kuvvetleri) hızlı bir şekilde bu duruma dahil olması, uluslararası işbirliğini ve strateji oluşturmayı zorlaştırabilir.
Kaczmarek, "Hükümetler ve savunma kuruluşlarının dahil olmasıyla birlikte, şeffaflık gecikebilir çünkü jeopolitik veya güvenlik endişeleri ön planda olacaktır." diyor. Ancak, bir kez kamuya açıklanan bu bilgi, sızdırılmaktan kaçınılmaz olacağından, hükümetler, ortaya çıkacak panik ve karışıklığı engellemeye çalışacaklardır. Keşfin kesinleşmesinin ardından, kamuoyuna bir basın bülteni ve bilimsel yayın yoluyla duyuru yapılması bekleniyor.
Dünya dışı bir sinyalin onaylanmasının ardından, bilim insanları ve küresel kuruluşlar, sinyalin alındığı frekansın korunması için ilk adımları atacak. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), acil durum prosedürlerini devreye sokacak ve SETI, sinyali analiz etmek ve yanıt verme stratejilerini tartışmak üzere bir Tespit Sonrası Çalışma Grubu oluşturulmasını önerecek.
Birleşmiş Milletler, sinyalin deşifre edilmesi ve nasıl yanıt verileceği konusunda merkezi bir rol üstlenecek. Kaczmarek, "BM Uzay İşleri Ofisi (UNOOSA), uzayın barışçıl kullanımını denetlemesi ve uluslararası işbirliğini kapsayan mevcut anlaşmalar nedeniyle bu konuda liderlik yapma sorumluluğuna sahip olacaktır." diyor. Bu aşamada, bilim insanları ve hükümetler, sinyalin kaynağını belirlemek ve ona uygun bir yanıt verilip verilmeyeceği konusunda birlikte çalışacaklar.
Bir uzay aracının Dünya’ya gelmesi durumunda hızlı bir yanıt verilmesi gerektiği açık, ancak uzaydan gelen bir sinyale nasıl yanıt verileceği çok daha karmaşık bir süreç gerektiriyor. Kaczmarek, uzaylılarla temasın, sinyalin biçimine göre değişeceğini ve bir uzay aracı ziyareti durumunda doğrudan bir tepki verilmesi gerektiğini söylüyor. Ancak, uzayın derinliklerinden gelen bir sinyale yanıt vermek için uzun vadeli bir planlama yapmak gerekecek.
Dünya Dışı Zekâ Araştırmalarının Yürütülmesine İlişkin İlkeler Bildirgesi'ne göre, böyle bir yanıtın verilmesi, küresel bir karar olacak. Yani, bilim insanları veya herhangi bir ülke tek başına böyle bir kararı veremeyecek. Yanıt verilmesi gerektiği konusunda bir karar almak için, Birleşmiş Milletler gibi küresel bir kuruluşun rehberliği ve onayı alınacak. Bu nedenle, bilim insanları ve araştırma grupları, kendi başlarına bir yanıt oluşturmak yerine, uluslararası işbirliği ile bir strateji geliştirmeyi tercih edecekler.
Ziyaretçiler Göremez, Görmek için
Giriş yap veya üye ol.