İsrail ile Hamas arasında Ekim 2023’ten bu yana süren savaşı durduran anlaşma, 13 Ekim 2025’te Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen zirve sırasında ABD, Türkiye, Katar ve Mısır liderleri tarafından imzalandı. Anlaşmayı uluslararası hukukun bir parçası haline dönüştüren BM Güvenlik Konseyi kararı da 17 Kasım günü kabul edildi.
Planın ilk aşamasında öngörülen İsrailli rehineler ile naaşların ve Filistinli tutukluların takası zorlu bir süreçten sonra tamamlandı.
Bu süre içinde İsrail’in ateşkesi sayısız kez ihlal etmesi, insani yardımların girişi için verdiği sözleri tutmaması anlaşmanın geleceği açısından ciddi soru işaretlerine neden oldu. Ateşkesi bir adım daha ileri götürerek kalıcı barış anlaşmasına dönüştürecek ikinci aşamaya henüz geçilememesi de kaygıları artırdı. Birçok uluslararası gözlemci ve uzman, mevcut durumda daha fazla idare edilemeyeceğini, ileriye dönük adımlar için seri davranılması gerektiğini kaydediyorlar.
Tarafların üzerinde uzlaştığı 20 maddelik anlaşmaya göre, Gazze’de ateşkesin gözlenmesi, güvenlik durumunun iyileştirilmesini temin edecek Uluslararası İstikrar Gücü’nün (UİG) kurulması, başkanlığını ABD Başkanı Donald Trump’ın yapacağı Barış Kurulu’nun kurulması, Hamas’ın silahsızlandırılması ve İsrail ordusunun Gazze’den tamamen çekilmesi ikinci aşamanın en önemli unsurları arasında yer alıyor.
Ancak bu unsurların hemen hepsinde İsrail’in yeni koşullar gündeme getirmesi, Gazze içinde “sarı hat” olarak tanımlanan hattı yeni sınır olarak ilan etmesi, Mısır sınırındaki Refah sınır kapısını tek yöne açma girişimlerinde bulunması süreci zorlaştırıyor.
ABD ve İsrail’den yapılan açıklamalar, ikinci aşamanın 2026 başından itibaren yaşama geçirilebileceğine işaret ediyor. ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun 29 Aralık’ta yapmaları beklenen görüşme, sürecin ileriki adımlarının netleşmesi açısından önemli olacak.
Geçen hafta sonu Katar’da yapılan Doha Forumu’nda görüldüğü üzere başta Türkiye, Mısır ve Katar olmak üzere bölge ülkeleri de sürecin İsrail tarafından rayından çıkarılmasını engellemek için yoğun bir diplomasi yürütüyorlar.
GAZZE’DE SARI HAT GERİLİMİ
Zaten zorlu geçen müzakereleri daha da çetrefilleştiren gelişme, İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in anlaşmada İsrail ordusunun geri çekilmesi sürecindeki aşamalardan biri olarak çizilen “sarı hattı”, ileri savunma hattı olarak tanımlaması ve İsrail’in Hamas’a dönük operasyonlarını bu noktadan yürütmeye devam edeceğini açıklaması oldu.
Bu kapsamda, İsrail ordusunun Sarı Hat boyunca yeni askeri karakollar konuşlandırdığı kaydediliyor. Gazze topraklarının fiilen bölünmesi anlamına gelen bu karara başta BM olmak üzere uluslararası toplumdan tepki gecikmedi.
İsrail’in açıklamasının henüz siyasi karara dönüşmediği kaydediliyor. Ancak buna rağmen, Genelkurmay Başkanı’nın açıklaması İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesinin de kısa vadede gerçekleşmeyebileceği değerlendirmelerine neden oluyor.
HAMAS: ÇEKİLME YOKSA SİLAHSIZLANMA DA YOK
İkinci aşamanın önemli unsurları arasında Hamas’ın silahsızlanması ve Gazze’nin yönetiminden uzaklaştırılması.
Hamas ise İsrail’in operasyonlarının sürdüğü ve geri çekilmenin tamamlanmadığı bir ortamda silahları bırakmanın mümkün olmadığını kayda geçiriyor.
Hamas’ın önde gelen yetkililerinden ve eski bir numarası Halid Meşal, Hamas’ın tamamen silahsızlandırılması fikrinin kabul edilebilir olmadığını, İsrail’den güvenlik garantileri alınana kadar sürecin dondurulması ya da silahların depolanması seçeneklerinin gündemde olduğunu kaydetti.
Meşal’in açıklamalarına tepki gösteren İsrail, Hamas’ın ve Gazze’nin tamamen silahsızlandırılacağını ifade etti.
Katar, Mısır ve Türkiye de Hamas’ın ancak belli koşullarda ve İsrail’in Gazze’den çekilmesinin ardından başlayabileceği görüşünü savunuyorlar. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Doha’da yaptığı bir konuşmada, silahsızlanmanın bu sürecin hemen ilk aşaması olarak görülemeyeceğini belirtirken, sürecin düzgün ilerlemesi ve gerçekçi davranılması gerektiğini kaydetti.
İSRAİL ENGELLEDİKÇE TÜRKİYE’NİN KİLİT ROLÜ DAHA BELİRGİN OLUYOR
İkinci aşamanın en önemli yapısını UİG oluşturacak.
Görev tanımı, yapısı gibi temel unsurlarda henüz netlik olmasa da UİG’nin bir an öne oluşturulması ve İsrail ile Hamas arasında bir hat oluşturması, kalıcı barış açısından stratejik önemde bir gelişme olacak.
Ancak İsrail’in bu konuda da gündeme getirdiği koşullar ilerlemenin önündeki engel olarak görülüyor. Bunların başında İsrail’in Türkiye’nin Gazze’de askeri varlığına karşı çıkması geliyor. Türkiye’nin yer almaması durumunda Azerbaycan ve Endonezya gibi ülkelerin de UİG’ye katkıda bulunmayacağına ilişkin haberler geçen haftalarda gündeme gelmişti.
Bunun nedeni ise adı geçen ülkelerin uluslararası misyon deneyimlerinin yetersizliği ve Gazze gibi önemli bir coğrafyada bu görevi tek başlarına gerçekleştiremeyecek olmaları.
Bu durumu gören ve sıklıkla dike getiren ülkelerin arasında ABD ve Avrupa ülkeleri de yer alıyor. ABD Büyükelçisi Tom Barrack, Jerusalem Post gazetesinde 11 Aralık günü çıkan röportajında, Washington’un deneyimli ve kapasitesi geniş Türk askeri varlığının Gazze’de önemli bir rol oynayacağını düşündüğünü kayda geçirdi.
Türkiye ve Katar’ın ateşkes müzakerelerinde asli rol oynadıklarını anımsatan Büyükelçi, Gazze’de yer almalarının gerilimi azaltıcı etkileri olacağını söyledi. Avrupa’nın önde gelen ülkelerin de aynı görüşte olduğu, uluslararası gücün ancak Türkiye gibi ülkelerin içinde yer alması durumunda beklenen etkiyi yaratacağını kaydettikleri biliniyor.
Bu durum, İsrail’in Türkiye karşıtı yaklaşımının aslında Türkiye’nin bölge açısından kilit rolünü daha da artırdığı değerlendirmelerine neden oluyor.
Planın ilk aşamasında öngörülen İsrailli rehineler ile naaşların ve Filistinli tutukluların takası zorlu bir süreçten sonra tamamlandı.
Bu süre içinde İsrail’in ateşkesi sayısız kez ihlal etmesi, insani yardımların girişi için verdiği sözleri tutmaması anlaşmanın geleceği açısından ciddi soru işaretlerine neden oldu. Ateşkesi bir adım daha ileri götürerek kalıcı barış anlaşmasına dönüştürecek ikinci aşamaya henüz geçilememesi de kaygıları artırdı. Birçok uluslararası gözlemci ve uzman, mevcut durumda daha fazla idare edilemeyeceğini, ileriye dönük adımlar için seri davranılması gerektiğini kaydediyorlar.
Tarafların üzerinde uzlaştığı 20 maddelik anlaşmaya göre, Gazze’de ateşkesin gözlenmesi, güvenlik durumunun iyileştirilmesini temin edecek Uluslararası İstikrar Gücü’nün (UİG) kurulması, başkanlığını ABD Başkanı Donald Trump’ın yapacağı Barış Kurulu’nun kurulması, Hamas’ın silahsızlandırılması ve İsrail ordusunun Gazze’den tamamen çekilmesi ikinci aşamanın en önemli unsurları arasında yer alıyor.
Ancak bu unsurların hemen hepsinde İsrail’in yeni koşullar gündeme getirmesi, Gazze içinde “sarı hat” olarak tanımlanan hattı yeni sınır olarak ilan etmesi, Mısır sınırındaki Refah sınır kapısını tek yöne açma girişimlerinde bulunması süreci zorlaştırıyor.
ABD ve İsrail’den yapılan açıklamalar, ikinci aşamanın 2026 başından itibaren yaşama geçirilebileceğine işaret ediyor. ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun 29 Aralık’ta yapmaları beklenen görüşme, sürecin ileriki adımlarının netleşmesi açısından önemli olacak.
Geçen hafta sonu Katar’da yapılan Doha Forumu’nda görüldüğü üzere başta Türkiye, Mısır ve Katar olmak üzere bölge ülkeleri de sürecin İsrail tarafından rayından çıkarılmasını engellemek için yoğun bir diplomasi yürütüyorlar.
GAZZE’DE SARI HAT GERİLİMİ
Zaten zorlu geçen müzakereleri daha da çetrefilleştiren gelişme, İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in anlaşmada İsrail ordusunun geri çekilmesi sürecindeki aşamalardan biri olarak çizilen “sarı hattı”, ileri savunma hattı olarak tanımlaması ve İsrail’in Hamas’a dönük operasyonlarını bu noktadan yürütmeye devam edeceğini açıklaması oldu.
Bu kapsamda, İsrail ordusunun Sarı Hat boyunca yeni askeri karakollar konuşlandırdığı kaydediliyor. Gazze topraklarının fiilen bölünmesi anlamına gelen bu karara başta BM olmak üzere uluslararası toplumdan tepki gecikmedi.
İsrail’in açıklamasının henüz siyasi karara dönüşmediği kaydediliyor. Ancak buna rağmen, Genelkurmay Başkanı’nın açıklaması İsrail ordusunun Gazze’den çekilmesinin de kısa vadede gerçekleşmeyebileceği değerlendirmelerine neden oluyor.
HAMAS: ÇEKİLME YOKSA SİLAHSIZLANMA DA YOK
İkinci aşamanın önemli unsurları arasında Hamas’ın silahsızlanması ve Gazze’nin yönetiminden uzaklaştırılması.
Hamas ise İsrail’in operasyonlarının sürdüğü ve geri çekilmenin tamamlanmadığı bir ortamda silahları bırakmanın mümkün olmadığını kayda geçiriyor.
Hamas’ın önde gelen yetkililerinden ve eski bir numarası Halid Meşal, Hamas’ın tamamen silahsızlandırılması fikrinin kabul edilebilir olmadığını, İsrail’den güvenlik garantileri alınana kadar sürecin dondurulması ya da silahların depolanması seçeneklerinin gündemde olduğunu kaydetti.
Meşal’in açıklamalarına tepki gösteren İsrail, Hamas’ın ve Gazze’nin tamamen silahsızlandırılacağını ifade etti.
Katar, Mısır ve Türkiye de Hamas’ın ancak belli koşullarda ve İsrail’in Gazze’den çekilmesinin ardından başlayabileceği görüşünü savunuyorlar. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Doha’da yaptığı bir konuşmada, silahsızlanmanın bu sürecin hemen ilk aşaması olarak görülemeyeceğini belirtirken, sürecin düzgün ilerlemesi ve gerçekçi davranılması gerektiğini kaydetti.
İSRAİL ENGELLEDİKÇE TÜRKİYE’NİN KİLİT ROLÜ DAHA BELİRGİN OLUYOR
İkinci aşamanın en önemli yapısını UİG oluşturacak.
Görev tanımı, yapısı gibi temel unsurlarda henüz netlik olmasa da UİG’nin bir an öne oluşturulması ve İsrail ile Hamas arasında bir hat oluşturması, kalıcı barış açısından stratejik önemde bir gelişme olacak.
Ancak İsrail’in bu konuda da gündeme getirdiği koşullar ilerlemenin önündeki engel olarak görülüyor. Bunların başında İsrail’in Türkiye’nin Gazze’de askeri varlığına karşı çıkması geliyor. Türkiye’nin yer almaması durumunda Azerbaycan ve Endonezya gibi ülkelerin de UİG’ye katkıda bulunmayacağına ilişkin haberler geçen haftalarda gündeme gelmişti.
Bunun nedeni ise adı geçen ülkelerin uluslararası misyon deneyimlerinin yetersizliği ve Gazze gibi önemli bir coğrafyada bu görevi tek başlarına gerçekleştiremeyecek olmaları.
Bu durumu gören ve sıklıkla dike getiren ülkelerin arasında ABD ve Avrupa ülkeleri de yer alıyor. ABD Büyükelçisi Tom Barrack, Jerusalem Post gazetesinde 11 Aralık günü çıkan röportajında, Washington’un deneyimli ve kapasitesi geniş Türk askeri varlığının Gazze’de önemli bir rol oynayacağını düşündüğünü kayda geçirdi.
Türkiye ve Katar’ın ateşkes müzakerelerinde asli rol oynadıklarını anımsatan Büyükelçi, Gazze’de yer almalarının gerilimi azaltıcı etkileri olacağını söyledi. Avrupa’nın önde gelen ülkelerin de aynı görüşte olduğu, uluslararası gücün ancak Türkiye gibi ülkelerin içinde yer alması durumunda beklenen etkiyi yaratacağını kaydettikleri biliniyor.
Bu durum, İsrail’in Türkiye karşıtı yaklaşımının aslında Türkiye’nin bölge açısından kilit rolünü daha da artırdığı değerlendirmelerine neden oluyor.
Ziyaretçiler Göremez, Görmek için Giriş yap veya üye ol.
